27 Nisan 2012 Cuma

EY SEVGİLİ



Ey Sevgili,
Hakkı söyleyip çöle sürülen Ebu zer gibi,
“Seni görmek için” sana sesleniyoruz!
14 asırlık nikâb girsede aramıza,
Çağın vicdanlarından Muhammedi bir ateş,
Senle aramızdaki tüm perdeleri kaldırıp,
Seni taşıyacak buram buram şehrin sokaklarına...
Gelseydin, dolaşsaydın sofralarımızı,
Bir kuş sütü eksik görecek,
Hemen köşe başlarında aç-susuz, sefillerden ordular,
Himmetine muhtaç “yetimler” görecektin...
Gelseydin dolaşsaydın evlerimizi,
Kavak yellerini izleyen muhteşem süleymanlar,
Kapitalle kucaklaşan, abdestli kodamanlar,
Ve sürü sürü Hamanlar, Belam’lar görecektin...
Senin o öksüz yüreğin dayanırsa,
Beyazıd Camii’nin buz gibi avlusunda,
Yavrusuyla dilenen “anneler” görecektin...
Ürkerek “Allah rızası” diyen dudaklarından,
Adının gizli glizli döküldüğünü görecek,
Nihavend makamından ezanlarla mest olan,
Çağrısız, Muhammedsiz ve kalpsiz insanlara,
La İlahe İllah! yeniden öğretecektin...
Gelseydin ey sevgili,
Tütmeyen bacalarda oluk oluk tüneyen,
Kin, nefret ve isyan halini görecektin...
Gelseydin Ya Muhammed! Devir değişti;
Ramazanda mescitlerde, Cami’lerde değil de;
Yeni yaşam merkezleri, AVM’de İtikâf...
Elinde sayaçlarla sana salat getiren;
Sevdalı aşıkların, müminler görecektin...
Gelseydin ey sevgili,
Caprice Gold’larda misafir de ederdik,
Sen arzu et yeter ki,
Emrinde jiplerimiz, emrinde tüm yazlıklar,
Yollarına dizilsin gümüşten şamdanlıklar!
Ya Resul!
O senin yıktığın putların doluştuğu,
Bankalar Ebu cehil, bankalar “yeda lehep!”
Bütün köşe başında, hem her yerde lebalep!
Modern köleler bizler, askeri ücretlerle,
Banka dinin kulu, kredi kartı borçlusu
Yıkılan ocakların, evlerin sorumlusu...
Bu günahkar, bu mücrim, bu emeksiz toplumla;
Oturur muydun aynı sofranın kenarına?
Allah! der miydin yine titreterek kalpleri,
“Kardeşlerim” diyerek girer miydin koluna?
Bu günahkar, bu mücrim, bu emeksiz toplumun...
Gel Ey Muhammed kıştır,
Yastıklar altında saklı altınlarımız vardır.
İnfak etmek için gel,
Firâk Bitsin diye gel...
Bekliyoruz yıllardır...
Yıkılsın Ebu Gureyp, kurusun kisralıklar,
Ashabu’l uhdud gibi kavrulsun tiranlıklar!
Haykırın bu şarkıyı, susmayın Allah için,
Yetimin, garibin, öksüzün feryadıyız!
Muhammedi soluklar, Muhammedi seslere
Şafağın sökeceği sabah kadar muhtacız!
Haykırın, Haykırın , Haykırın bu şarkıyı;
İşte bizim şarkımız işte bizimdir bu And;
La İlahe İllallah! Lehu’l mülkü ve lehü’l hamd!
Halil KURBETOĞLU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder