6 Nisan 2012 Cuma

MODERNİZME SATAŞMALAR/İNSANLIĞIN KAYIP İLAN AFİŞİNDE SOSYALLEŞMEK


Eğer yeryüzünde yaşayan kitlelerin ardına düşersen, seni Allah yolundan saptırırlar: Onlar yalnızca bâtıl inancın peşinden giderler ve onlar sadece kitle psikolojisiyle hareket ederler. 
-Enam/116-


insan sosyal bir varlıktır sosyalleşmelidir
insan sosyal bir varlıktır sosyalleşmelidir
   insan sosyal bir varlıktır sosyalleşmelidir...

Bu cümle modernizmin en çekici sloganlarından biridir. Evet doğru, insan sosyal bir varlıktır ve sosyalleşmelidir. İnsanlarla görüşmek, konuşmak, fikir alışverişinde bulunmak, birbirinin mumunu tutuşturmak ve eylemlerle dünyayı yaşanır kılmak, hepimizin insani, dini, vicdani görevidir. Fakat her şeyde bir ölçü olduğu gibi, bu tutumumuzda da bir ölçünün olması gerekmez mi? İnsan sosyal bir varlıktır, sosyalleşmelidir diye diye herkesi evinden canhıraş çıkarıp evinden soğutan, kalabalıklara karıştırıp kendini unutturan, faydasız ve boş işlerle zamanını öldüren, yabancı insanları ailesi ve akrabalarından daha değerli gördüren bu tür bir sosyallik, ne kadar insan kılabilir ki insanı? Gün boyu yaşanan dünya telaşı, etrafımızda sürekli bulunan kalabalıklar, kendimizi kendimize unutturmaz mı? Bunca yüzün, bunca bakışın, bunca sözün içinde insanın kendini kaybetmemesi ne kadar mümkün olabilir ki? Ne kadar umursamaz olursak olalım insanların davranışları, sözleri, onlardan aldığımız tepkiler bizi mutlak surette etkiler. Bu etki bazen o kadar kalıcı olur  ki insanı 'kendi' olmaktan çıkarır, başkalarının kendisi hakkında ne düşüneceği kaygısını taşıyan bir maske taktırır ve o maske, zamanla yüze yapışır ve gerçeğin yerini alır. 
Modernizm, bu anlamsız kalabalığın arasına karışmayanları garipser ve anormal sayar. Ne kadar da absürd ve mantıksız! Niteliksiz kalabalığı elinin tersiyle iten biri neden anormal olsun ki? Kalabalığı, yalnızlıkla kıyaslama şansına sahip olan biri, yaşamın bilinmezliğini yalnızlıkla deşifre edebileceğini keşfedince nasıl kopar ki yalnızlığından? O coşku onu hayatın muhalif yanına meftun etmeye yetmez mi? Yalnızlığın, güzelliği ve kutsallığının insana neler kattığını bilen biri bir ömür o nitelikli yalnızlığında takvimleri eskitmez mi? Yalnızlığın tinsel huzuru, hangi sosyalliğin rasyonel mutsuzluğuyla kıyaslanabilir ki? Bu yüzden değil midir ki yalnızlığın kişiye verdiği huzur ve mutluluk tanımının, modern mutluluk tanımından bu denli uzak oluşu...

İnsanın, hayatı ve kendini sorgulamasını engelleyen bu gidiş, niteliği niceliğe yenik düşürmeye devam ediyor. Hem ibadet, hem de tefekkür noktasında zaten yetersizliğin içinde yüzen insan, sosyalleşme derdiyle bu iki faydadan da mahrum kalmaya devam ediyor. Modernizmin bunu insanları düşünmekten alıkoymak adına yaptığını ve bunu başardığını görmek gerçekten kötü. Tefekkürün zaman ve mekân sınırlılığı olmadığı halde modernizmin, bu kâinatta ona nasıl  yer bırakmadığına aklım ermiyor. İnsanın, kendisiyle, yaratıcısıyla, günahıyla, sevabıyla yüzleşmesi yani insan olduğunu farketmesi, tefekkür kokan bir yalnızlıkla mümkündür. Bu nitelikli yalnızlığı bulmak, insanlığın hangi kayıp ilan afişinde sosyalleşmekle mümkündür ki? 

Kalabalığın içinde kaybolan modern insan! Bir avuç  yalnızlıkla bir lahza olsun yaşamaya ve kendini bulmaya ne dersin? Bi dene istersen..
 -Sevilay Meraler-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder