21 Nisan 2012 Cumartesi

MODERNİZME SATAŞMALAR/ARKASI YARIN HAYATLARIN MALAYANİ BEKLEYİŞİ

Tarihin hiç bir devrinde hiç bir aygıta nasip olamayan bir şan, şöhret.. Muazzam bir  hayran kitlesine sahip en nadide parça.. Büyük, küçük, eğitimli, eğitimsiz, zengin, fakir herkesin gözünü fidan gibi diktiği yaşam kaynağı. Öyle anaç ki kendine dikilen gözü ömür boyu yaşlı bir çınar olana dek büyüten, koruyan, sahiplenen merhamet yumağı deli aygıt.. Onun bunca merhametine karşılık bizim de ona duyduğumuz sevgi, saygı, bağlılık hatta bağımlılık.. 


Bir de diziler... Hayatımızın anlamı, sebebi nefesimiz... Kimin ağzını açsanız ucu bir şekilde bir dizi kahramanına varıyor. Sanki konuşacak hiç bir şey kalmamış gibi artık sohbetlerin mihenk taşını oluşturuyor diziler. Birbirini ziyarete giden insanlar artık konuşarak değil, birlikte dizi seyrederek tamamlıyor sohbetini. Herkes bir karakteri kendine bir idol olarak belirlemiş, o idolü yaşamının en önemli yerine oturtmuş, ona göre hareket ediyor. Bir de dillerde dizi replikleri... 
Karga misali, toplumun büyük bir bölümüne rehber olmuş diziler. Rehberi karga olanın vaziyetinin erdemi de ise ortalıktadır. Çarpık ilişkiler, meşrulaştırılan ahlaksızlıklar, duygusallığa kurban edilen  siyasi ve ideolojik gerçekler ve tarihsel yalanlar diziler aracılığıyla toplumun kanına işleyerek, zaten varolan büyük cehaletine cehalet eklemeye ve toplumu mahvetmeye devam ediyor.

Modernizmin ciddi boyutlara ulaşmış bir sosyo-psıkolojik hastalığı olan televizyon bağımlılığı, diziler aracılığıyla bu bağımlılığını büyük kitlelere yayarak artırıyor. Diziler, cehaleti ve ideolojileri empoze etmenin en kurnaz aracı oluyor ve insanlar farkına varmadan sadece duygusal yanlarıyla bu çürümenin bir parçası olmaya devam ediyor; hem de keyif alarak.. Bir de işin parasal sömürü kısmı var tabi.. Televizyonun günümüzdeki varoluş nedeni, reklam ve ticarettir. Reklam ve ticaretin varlığının idamesi de toplumun tüketimine bağlıdır. Diziler arasına reklam konuluyor ama zaten diziler birer reklamdır. Yani insanlar aslında sadece ve sadece reklam seyrediyor :) Dizilerdeki karakterlerin kıyafetleri, takıları, mekânlar ve mekân dekorasyonları, aslında sadece reklam. Bunu alışveriş merkezlerinde mağazalarda ve insanlarda rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz. Bir de işin psıkolojik kısmı var. Saçlarını Hürrem'in saçları gibi boyayan yaşı geçkin kadınların, Polat'ın yüzüğünü takan cılız gençlerin sayısı az değil.. Sanırım onlardan bir parça taşıyınca kendilerini prenses, padişah, mafya babası falan gibi hissediyorlar. Yani tavırlara yansıyor bir şekilde :) Her neyse ama bir şekilde tüketim toplumunun bir parçası oluyorlar.


Her dizi bir bekleyiş, her bekleyiş zamanın darağacında yolculuğu.. Sahi bu dünyada kaç  bekleyişe nasip olur bu kadar gereksizlik, ve kıymet bilmezlik? Hangi bekleyiş hangi ellerde bu kadar heba olmuştur söyler misiniz? Biz dizinin diğer bölümünü beklemek kadar başka boş bir bekleyiş var mıdır acaba? Yazık ki toplumun büyük bir bölümü hiçliği ve anlamsızlığı bekliyor, hem de büyük bir sabırsızlıkla.. 

-Sevilay Meraler-





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder