26 Nisan 2012 Perşembe

MODERNİZME SATAŞMALAR/SEKÜLER ŞİRK


Allah demek anlam demektir. Modern hayat Allah'tan uzaklaştıkça anlamdan da uzaklaşmaktadır. Anlamsız bir hayat yük, anlamsız bir insan hiç, anlamsız bir dünya canlı cenazelerin meskun olduğu bir mezardır...

Şirk'in bir türü de, Allah'tan bağımsız bir hayat olduğunu tasavvur etmektir. Bütün bir varlık aleminde Allah'tan bağımsız bir tek alan yoktur. Hayat alanı da öyledir. Allah hayata müdahildir. Allah'ın hayata müdahil olmadığını düşünmek şirktir. Allah'tan bağımsız bir alan olduğu zehabına kapılanın önünde iki kapı vardır: Allah'ın müdahil olmadığını düşündüğü o alanda, ya Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştıracak veya kendisi tanrılık taslayacaktır. Zaten, birinci türk şirk, ikincisine mülhaktır. Zira başkasına tanrılık yakıştıran, gerçekte kendini ilahlaştırmış olur. 

Günümüzde şirkin bu türü, seküler düşüncenin yaygın olduğu çevrelerde revaç bulmaktadır. Seküler düşünce, hayatın bazı alanlarına Allah'ın müdahil olmadığını düşünmekle kalmamakta, bu zehabını hayata geçirmek için, Allah'ı hayattan soyutlamaya kalkışmaktadır. Bunun sonu bellidir: Allah'tan, yani kutsaldan arındırılan hayat alanının hızla kokuşması ve o alanda yaşayan herkesi ve her şeyi amansız biçimde çürütmesidir. Allah'tan koparılmış bir hayat, ruhunu yitirmiş bir ceset gibi kokuşur. Bu kokuşmayı gizlemek için mumyalama yöntemini kullanmak, ölüleri diriltmez, sadece ölü yüzü pudralama anlamına gelir. İşte şu ayet bu şirk türünü dile getirir:
"Gökte ilah olan, yerde ilah olan yalnızca O'dur ve O sonsuz hikmet sahibidir, her şeyi bilendir! (Zuhruf/84).

Allah'ın gökte ilah oluşuna-mecburen ve naçar- boyun eğmek, fakat Allah'ın insanoğluna emanet ettiği şu ilahi misafirhanedeki hayatı Allah'tan koparmaya, O'ndan kaçmaya, O'ndan çalmaya çalışmak!.. Hırsızlık kötüdür. Fakat dayalı döşeli evinizi kendisine açtığınız, her bir ihtiyacını eksiksiz karşıladığınız, mükellef sofralarda ağırladığınız misafirin eşyanızı çalmaya, evinizi gasp etmeye kalkışması daha kötüdür. İnsan dünya denen şu misafirhanede Allah'ın konuğudur. O öyle bir hane sahibidir ki, sadece hane O'na ait değik, misafirin kendisi de, hayatı da O'na aittir. Hal böyleyken, Allah'ın müdahil olmadığı bir hayat alanı düşlemek, ilahi emanete kaç kez ihanet sayılmalıdır, varın siz hesap edin! "Allah hiç bir nankör haini sevmez" (Hac/38).

Allah, müslüman hayatının merkezinde yer alır. Mümin kişi, hayatın her anında Allah'la beraberdir. Yaşadığı hayatın nesnesi değil, öznesi olmayı, ancak bu sayede becerebilir. Mümin kişi bilir ki, hayatın süvarisi olmak, ancak Allah'lı bir hayatla mümkündür. Yoksa hayatın atı olmak zorunda kalır. Bu yüzden asla Allah yokmuş gibi düşünmez, yaşamaz, konuşmaz. Zira, Allah yokmuş gibi konuşmak günahtır. İşte bu yüzdendir ki, Müslüman aklı, hayatın her alanında Allah'lı yaşar, Allah'lı düşünür, Allah'lı konuşur. Acının zirvesinde "Allah" der. Allah davası uğrunda can vermek için saldırgan düşmanın üzerine yürüdüğünde "Allah Allah!.. der. Can havliyle gücünü toplaması gerektiğinde "Ya Allah" der. Heyecanlandığında "Allahu Ekber" der. Bir işe girişirken "Bismillah" der. Karar verdiğinde "Biiznillah" der. Hayran olduğunda "Maşallah" der. Üzüldüğünde"La havle vela kuvvete illa billah" der. Kızıdığında "Fesubhannalah" der. Arzuladığında "İnşallah" der. Özür dilediğinde "Estağfirullah" der. Her halde "Elhamdülillah" der.. Yemin ederken "Valllah- Billah " der. İslamın inşa ettiği hayatın yapı taşları olan bu dil, İslami hayat tasavvurunun merkezinde Allah'ın yer aldığının en çarpıcı göstergesidir. Bu dil, aynı zamanada, şirkten uzak durmak için gösterilen hassasiyetin ifadesidir. Bu dili üreten akıl, Allah'tan bağımsız bir hayat alanı olmadığını, işte bu şekilde ifade etmiştir.

Tüm şirk türleri özünde, insanın kendi kendisine yettiği düşüncesinden neşet eder. İnsanın kendi kendine yettiğini sanması, şeytani bir düşüncedir. Çünkü bu, vahim bir kendi kendini aldatma türüdür. Zira bilinen bir hakikattir ki, insan kendi kendisine yetmez. Hatta bu konuda diğer canlılardan daha zayıftır.
Bir insan yavrusu annesine, diğer memelilerden daha fazla muhtaçtır. İnsan kendi bedenine dahi söz geçiremez. Küçük evren insanın bedeninde insanın bilincinden bağımsız olarak bir çok sistem tıkır tıkır işler. İnsan uyur bu sistemler uyumaz. İnsan bayılır, bu sistemler yine çalışır.
İnsan bir aileye, bir sosyal çevreye ihtiyaç duyar. İhtiyaçları karşılamak için yere muhtaçtır, göğe muhtaçtır, ekmeğe muhtaçtır, suya muhtaçtır. Ezcümle insan, enfüs ve afakta kendi kendine yetmeyeceğinin sayısız örnekleriyle kuşatılmıştır. İnsan daha yaratılmışlardan bile bağımsız yapamıyorsa, Yaratan'dan bağımsız nasıl yapacaktır? İnsan mahluksuz bile yaşamını sürdüremiyorsa, Halık'sız nasıl sürdürecektir? İşte bu yüzden şirk, insanın kendi kendisine yettiğini sanmasıdır.
Şirkin tevbesi, şirkten vazgeçmektir.. Şirkten vazgeçen, tevhide yönelir. Şirkten vazgeçmek istiğfar, tevdihe yönelmek tevbedir. Tevhide yönelmek imana yönelmektir. İman ağacının kökü ise"marifettir". İman edilecek husus hakkındaki tüm bilgiler, işte bu köke mütealliktir. 
-Mustafa İslamoğlu/ Allah-s.43-44-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder