5 Kasım 2011 Cumartesi

EVDE BİR CANAVAR DOLAŞIYOR



Çocuklarımız.. En masum, en değerli, en tatlı varlıklarımız. Saf, masum, sevimli... Yüzlerine  bakınca kalbimize huzur tebessümünü yayan şeker renkli çiçeklerimiz. Öyle nazenin varlıklardır ki onlar için yazılacak her kelime, kurulacak her cümle; onlarla kurulan her türlü iletişim   mutlaka güvenden, sevgiden mutluluktan bir iz taşımalı. Çünkü onları sağlıklı büyüten, ve geliştiren tek şey budur. Her ne kadar dünyaya gelir gelmez bizlerin eğitici tutumumuza maruz kalsalar da onların da bize öğrettiği bir çok şey vardır. Örneğin bir böceği ellerine aldıklarında korkmamayı, oyuncak sepeti ters çevirip üzerine çıktıklarında çabalamayı, istedikleri şeyi alınca başarmayı, çamaşır makinesine bulaşıkları atarak yaratıcılığı, tanımadığı bir çocuğa sarılınca insanlığı.. 
Anne babalar çocukları iyi bir şekilde büyütmekle mükelleftir. Çocuk büyütmek büyük bir sorumluluk almayı gerektirir. Peki bu kadar güzel niteliğe sahip olan çocuklarımıza bu ciddiyet ve bu hassasiyetle yaklaşabiliyor muyuz? Çocuk sahibi olmak isteyen anne babalar, hassasiyetle düşünebiliyorlar mı? Bunun menfi bir cevabı olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Öyle olmasaydı şu an dünyada bu kadar çok acı çeken çocuk olmazdı. Peki  çocuklarımız neden acı çekiyor? Neden bu kadar yaramazlar ve neden artık çok masum değiller? Bu soruları yanıtlamaya çalışırken gözlerimizi dört açmalı; çocuklarımızı mahveden hem nefsani zulümlerimizin, hem de dışarıdaki tehlikelerin farkına vararak  önlem almalıyız. Bu da okumak, araştırmak ve sorgulamakla mümkündür. Kuşkusuz okuyan, sorgulayan anne, baba ve öğretmenlere sahip olan çocuklar bu tehlikelerden daha az zarar görecektir.  Peki  ne yapmalıyız?

 Öncelikle şunu bilmeliyiz:
  • Çocuklarımız bizi eğlendiren oyuncaklarımız değildirler. Belli bir yaşa kadar onlarla eğlenilen; büyüyüp sorguya ve itiraza başladıklarında da onlardan sıkılacağınmz, kızacağımız ve bir kenara atacağımız varlıklar hiç değildirler! 
  • İşimiz, kariyerimiz, rahatımız ve güzelliğimiz çocuğumuzdan daha önemli değildir. Eğer önceliğimiz bunlar ise anne/baba olmamalıyız.
  • Her çocuğun annesinin sütüyle beslenmeye hakkı vardır ve bu hak kuranı kerimde ortalama bir buçuk- iki yıl olarak geçmektedir. Onları bu haktan mahrum edeceksek  anne olmamalıyız. 
  • Sürekli uykusuzluktan ve çocuğumuzun bizi rahat bırakmadığından, uyutmadığından şikayet  edeceksek  anne olmamalıyız. Çünkü annelik rahattan feragat etmek demek olduğunu bilmeliyiz. Bizim bu müşteki hallerimizin çocuklarımızı ruhsal yönden olumsuz etkileyeceğini bilmeliyiz. İnsanın kendi çocuğuna bakması minnet değildir'
  • Çocuğumuzu doğal gıdalarla beslemeliyiz; hazır gıdaların aldatıcı çekiciliği bizi etkilememeli. Hazır gıdalar içine konulan maddeler çocuğumuza zarar verir; sağlık sorunlarıyla uğraşır dururuz.
  • Çocuklarımızı televizyonun önüne koyup keyfimize bakacaksak anne/baba olmamalıyız. Televizyondan yayılan dalgalar çocuğun şok geçirmesine neden oluyor. Çocuğunuz televizyona hipnoz olmuş gibi bakıyorsa ve çevresindeki uyarıcılara tepki vermiyorsa bilin ki çocuğunuz o an şok geçiriyordur. Televizyondan yayılan dalgalar çocuklara büyük oranda zara veriyor. Özellikle reklamlarda ve çizgi filmlerde kullanılan 25. kare, subliminal mesajlar gibi teknikler çocuklarımızın bilinç altını felce uğratıyor. Sevimli görünen çizgi filmlerin ve reklamların içinde bilinç altını etkileyen cinsellik, şiddet ve inançsızlık içerikli mesajlar çocuğumuzu o denli etkiliyor ki  biz evde bir canavarın dolandığından şikayet edip dururuz. Aşağıda bu mesajların nasıl olduğunu gösteren bir kaç resim yer almaktadır. Bu konuda daha fazla bilgi edinmeye çalışmalıyız. Bu araştırmalarınız sonucunda dünyada çocuk istismarı, cinsellik ve şuursuz tüketimin neden bu kadar çoğaldığına cevap bulmuş olacağız.





  • Çocuklarımızın eline cep telefonunu tutturmamalıyız. Tazecik beyinlerine büyük zararlar verebileceğini bilmeliyiz.
  • Çocuklarımızı güzel bir ahlakla eğitmeliyiz, bunun için öncelikle kendimizi güzel ahlaka büründürmemiz ve eğitmemiz gerekiyor. Çocuğun en etkili eğiticisi ebeveynlerini davranışlarıdır.
  • Çocuğumuzu kapitalist düzenin bir parçası gibi büyütmemeliyiz. Gerekenden fazla maddi ihtiyaçlarıyla onları doyumsuzluğa itmemeliyiz. Çocuğumuza alacağımız en güzel şey tebessümümüz ve sevgimizdir.
  • Kitap okumalı ve çocuğumuza kitap okuma alışkanlığı kazandırmalıyız. Çocuklara kitabı (filmlerde seyrettiğimiz anne babalar gibi!!!) uyumaları için okumamalıyız; yoksa çocuğumuz ileride eline her kitap aldığında uyuyacaktır. Kitap uyutmak için değil uyandırmak için vardır!
  • Çocukların büyük bir öğrenme kapasitesi vardır bu kapasiteyi ne zorlamalı  ne de ihmal etmeliyiz. 
  • Çocuğumuzu emperyalizme kurban etmemeliyiz.  Farklılıklar ve yerellik insanın geniş ufuklara sahip olmasını sağlar. Onları kendi kültürüne yabancı, tek tip dünya insanı olmaktan korumalıyız. 
  • Çocuğumuzu gezdirmeli; doğayı ve insanları tanımalarına ve sevmelerine yardımcı olmalıyız. Bu sevgi parklarda veya eğlence merkezlerinde sınırlanmamalı. Doğa en güzel oyun alanıdır.
  • Onlara özgüven kazandırmalıyız. Onlara sorumluluk vermeliyiz. Tabakları kırmalarına, çekmeceleri karıştırmalarına, düşüp yaralanmalarına abartılı tepkilerde bulunmamalıyız. Hata yapmalarına izin vermeliyiz; çünkü onlar çocuk!
  • Çocuklarımıza aldığımız oyuncaklara dikkat etmeliyiz. Sarı uzun saçlı, makyajlı, topuklu bebekler sevimli bebekler değil; küçük kadınlardır. Kız çocuklarımızın küçük kadınlara neden dönüştüğünü ve neden özendiğini düşünmeliyiz.
  • Çocuğunuza duygusal ve fiziksel şiddet uygulamamalıyız. Hiç kimsenin yaşayan hiç bir canlıya şiddet uygulamaya hakkı yoktur. 

  • Çocuklarımızın bilgisayar başında ne yaptığını kontrol etmeliyiz. 10-15 yaşındaki kız çocuklarının saçlarını yana savurarak, kimleri taklit ettiklerine dikkat edelim. Profillerindeki sözlerin çocukların masum dünyasına ait olmadığını açık bir şekilde göreceğiz.  Mümkünse bilgisayarı bize dönük bir şekilde ve oturduğumuz odada olmasına dikkat etmeliyiz. 
  • Çocuklarımıza dini eğitim vermeliyiz, büyüdüklerinde özgür ama inançlı olmalılar. Onları inançsızlığa sürüklememeliyiz.
  • Çocuğumuzu akranlarıyla kıyaslayarak küçümsememeli, suçlamamalı, yarıştırmamalıyız. Her çocuk ayrı bir dünyadır ve hepsinin ortak özelliği güzellikleri ve masumiyetleridir. 
Yukarıda sıraladığım uyarılar ve ve çözümler elbette bu kadar sınırlı değildir. Sadece gözlemlerim sonucu dikkatimi çeken bir kaç sorunu dile getirmeye çalıştım; dikkate alınacağını umuyorum.  

-Sevilay Meraler-
                                                                                                                                         
                                                                                                                  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder