29 Kasım 2013 Cuma

ŞEHRİN MAZGALLARI ve KALBİMİZ


Kadim bir şehir gibidir insan, hazinesi harabelerinde saklı olan... sm

Klişedir! Şehirler insanlara benzetilir. Ömürleri, ölümleri, gizli ve aşikar yüzleri, bedenleri ve ruhları ile... 

Klişe değildir! Mazgallar kalplere benzetilmez. Oysa mazgallar, kalpleridir şehirlerin. Açık olduklarında şehre yağan suları rahat bir şekilde şebekelere ulaşırtırırlar. Kapalı olduklarında ise o sular şehrin caddelerinde birikir ve sonrası malum... Tıpkı bizim gibi değil mi? Kalbimize ulaşan yollar açık olduğunda daha rahat yaşıyor, daha hafif oluyoruz. Bu açıklık, huzur denen o antidepresanı yanında getiriyor ve biz o modern buhranlara yakalanmıyoruz. Yani ruhumuz sular altında kalmıyor ve aklımızı sular seller götürmüyor.  Belli ki her şey "ait olduğu yere" doğru akıyor. 

Modern insan, şehri kirletip mazgalları tıkadığı gibi kalbini de tıkıyor. Modern yaşam, kirleri ceset gibi kalplere yüklerken, insan kirlendikçe ağırlaşıyor, ağırlaştıkça boğuluyor. Bu kirler, insanın kalbini karalıyor, paralıyor, yaralıyor... Yani, modern insan kalbine, kalbi Rabbine ulaşamıyor! Kemal Sayar'ın şiirinde;

.../
benim kalbim gövdesi ıslahevlerine
çakılı bir kuştur
uçmayı bilmeden ölür kenar otellerde
kalbim ıslah olmaz bir kuştur doktor
tıkanır, ölür metropollerde


diyor Rukneddin. Bu modern kir içinde kalp yolu açık olanlar da üstlerine kalan bu yaslar ve hüzünler içinde! 

Topçu; "Bizde gizlenmiş bir Allah sesi var; ona kalp diyoruz". demiş. Şimdi tıkanmış yollarımızla elbette o sesi duyamıyoruz; fakat yolları açarsak "O" sesi duyacağız inşaallah.
Desem ki; keşke kalplerimizi tıkayan bu yolları açsak ve bu modern kramplardan kurtulsak. Mümkünsüz değil! Bir avuç dünyayı terk, bir arşın benliği salış, bir fersah tefekkür ve bir fiske ibadet kafidir.   
"O" gizli sesi duymaya ne dersiniz?

 Sevilay Meraler


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder