14 Kasım 2013 Perşembe

HIRKANIN BİR'E AŞKI

Siz ey aldatışlar! Bunca karanlığınıza rağmen size koşarak gelen bunca karanlıklara neler vadettiniz söyler misiniz? sm

Aşkı anlamak istemeyen anlamıyor işte! Ne yaparsanız yapın, ne akıllarına ne de gönüllerine bunu izah edemiyorsunuz. Bütün içtenliğiniz ve bütün samimiyetinizle mutlu olsunlar istiyorsunuz, her dem huzurda kalsınlar istiyorsunuz; fakat nafile.. Sonra istemeseniz de bu mutsuzluğu hakettiklerine inanmaya başlıyorsunuz ve sonra kızıyorsunuz onlara içten içe.. 

Sahi akletmeyenlere aşkın güzelliği neden bahşedilsin ki? Sonuçta sadece akl/eden, aşk/eder ve insan aşk edince de aklı terk eder! 

Akletmeyenlere gerçek aşkın, "İkinin birbirini değil; ikinin Bir'i sevmek" olduğunu nasıl anlatabilirsiniz ki? En bilgiç tavırlarıyla böbürlenirlerken, "Bir'i sevmeyenin, hiç bir şeyi sevemeyeceği mecburiyetini taşıdığını" nasıl öğretebilirsiniz ki? Anlarlar mı sanıyorsunuz.. Hangi rasyonel akla nasip olmuş ki gerçeği anlamak...
Onlar nasıl anlayabilirler ki nârın o serinletici dokunuşunu ya da kul olmakla kül olmak arasındaki o ince büyüklüğü.. Onlar için kül, "bir tutam kirleten siyahlık" iken, külün aşıklar için "kalpleri temizleyen bir dezenfektan" olduğunu nasıl anlatabilirsiniz ki?

Anlamazlar, anlamayacaklar.. .

Bir önemlidir... Cündioğlu'nun söylediği gibi: "Bir kere düşüyoruz yeryüzüne, bir kere!" Bakın Hallac bir kere yandı.. Bir kere kesildi elleri ve bir kere yakıldı bedeni.. Bir ceset nasıl sadece bir kere yanabilirse; bir ruh da sadece bir kere yanabilir... Çünkü fıtratın bu konuda alternatifi yok! Demem odur ki; insan sadece bir kere ve sadece Bir'le yanar.. Yanığından arta kalan külleri ise göğe gömülür... Yıldızların yanıbaşına yani...

Rasyonel akıllara, yana yana yanıtlamalarını umarak bu soruyu sorayım. 
Hangi hırka dindirebilir Dicle'nin kabaran yüreğini söyler misiniz?  Sizin rasyonel hırkanız mı?


-Sevilay Meraler-
                                                                                               

"Benim kollarımı, bacaklarımı, başımı kestikten sonra, cesedimi yakıp, külünü Dicle'ye atacaklar. Korkarım ki, nehir taşıp Bağdât'ı basacak. O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp, sulara at." -Halac-ı Mansur-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder