19 Mayıs 2012 Cumartesi

MODERNİZME SATAŞMALAR/EKSİK/YALNIZ



Eksiklik, zamanın bize  verdiği ağır bir ceza sanki.. 

Yaşamak telaşında olan bizler, bu baş döndürücü süreçte yıpranırken, her geçen gün azaldığımızı fark edemez olduk. Modern dünyanın hızında tamamlanmak için bütün gücümüzü harcadığımız halde sürekli bir şeylerin eksikliği içinde bulduk kendimizi. Bu eksiklik ağır bir ceza gibi kesildi ruhlarımıza.. Üzerimize bir eksiklik duygusu sindi ve bu eksiklik sadece maddi yönüyle yansıdı. Maddi ve manevi eksiklerimizi kapatmak için çabalayıp durduk. Koştuk, çalıştık, yıprandık ama nafile kapatamadık.. Hep eksik, hep eksik.. Önce maddi eksikliklerimizi kapatmaya/yamamaya çabaladık; yamama diyorum çünkü hiç bir zaman kapanmayacak gibi duruyor. Çünkü modernizm, tüketim toplumunu ortaya çıkardı ve insanlar neredeyse  sadece tüketmek için yaşar hale geldi. Bu tüketim bizi ve dünyayı tüketmeye devam etmektedir. Lâkin tükettikçe eksilmeye devam ediyoruz. Maddi yönden rahatladığımızı sanınca manevi eksikliklerimizi kapatmaya niyetlendik;  ama değil kapatmak, yamayamadık bile.. Modernizm maddi dertlere o kadar çok daldırdı ki o süreçte maneviyatımız önemini yitirdi. Çünkü bizler modernizmin maddi eksikliklerini kapatma derdindeyken o değerlerimizin ruhumuza eklemlenme tarihi geçti ve değerlerimiz zaman aşımına uğradığı için ruhumuza eklemlenemedi. Böylece, rasyonel yamamız ve depresif yanımızla bir başımıza kalakaldık. 
Modern yalnızlık
Batının akla dayalı anlayışı bizi eksiltti. Kendimizi batının sunduğu statü kriterleriyle ölçtükçe değerimizi yitirdik. Bizler batının terbiyesinde demlendikçe iletişimde rol yapma ve aldatma yeteneğimiz arttı. Birbirimizi aldatmak ve birbirimizi alt etmek ve hatta bundan haz almak, hayatımızın anlamı haline geldi. Batının eğitim anlayışı, batının düşünceleri zihnimizi işgal ettikçe ukalâlaşmaya ve kibirlenmeye başladık. Sevgiyi bile akla indirgeyen  nakıs bir anlayışımız oldu. Bu anlayış yüzünden yapayalnız kaldık. Yalnızlığın niteliksizliğinde boğuldukça da yalnızlığımıza modern çözümler aramaya başladık ve bu bizi sanal iletişimlerin varlıksızlığına götürdü. Reel iletişimi önemsemedik çünkü nasıl olsa sanal dünyanın insanı çoktu!! Buna güvenerek de insanlarla kurmaya çalıştığımız olumlu iletişimi yıkmayı marifet saydık. Bu yıkımlar devam ettikçe de yalnızlık, içimizi kemiren bir hayvan gibi büyüdü. Modern yalnızlığımızda boş gururuyla debelenen ruhlarımızı kendi ellerimizle içimizdeki zindana hapsettik. Çünkü sanal iletişim, aklın ve teknolojinin  ürünüydü ve o çok güvendiğimiz aklımız bizi yarı yolda bıraktı. Sevmenin ve iletişim kurmanın ruhla ve maneviyatla mümkün olduğunu ve eksikliğimizin ruh ve akıl bütünsüzlüğünden kaynaklı olduğunu bilemedik. Sanallığın sonu gelmez yanılgısında yenilince de huzursuz, güvensiz, iletişimde beceriksiz insanlar olduk. Yalnızlığımız mübarek olsun!

   -Sevilay Meraler-








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder