21 Eylül 2011 Çarşamba

Kadının hicabı, ilahî bir haktır




Kadının hicabı, sadece kendisiyle ilgili değildir ve dolayısıyla o, ben kendi örtünme hakkımdan vazgeçtim diyemez. Kadının hicabı erkekle de ilgili değildir ve dolayısıyla erkek ben eşimin açık olmasından razıyım diyemez. 
Bazı bireylerin zihniyetinde bulunan bir şüphe de hicabın kadın için sınırlandırma, hapis olduğu, ailenin kadının kocaya bağlılığı için icat ettiği bir duvar olduğu ve dolayısıyla kadının zaafının ve kuşatılmasının göstergesi olduğu noktasındadır.
    Bu şüphenin çözüm yolu ve Kuran’a göre hicabın izahı şudur: Kadın şunu tam olarak idrak etmelidir ki Kadının hicabı, sadece kendisiyle ilgili değildir ve dolayısıyla o, ben kendi örtünme hakkımdan vazgeçtim diyemez. Kadının hicabı erkekle de ilgili değildir ve dolayısıyla erkek ben eşimin açık olmasından razıyım diyemez. Yine hicap, ailenin inisiyatifinde de değildir ve dolayısıyla ailenin üyeleri, bu konuda tercih koyamazlar ortaya
 İslâm’da kadının hürmeti, ne kadının kendi insiyatifine bırakılmıştır, ne kocanın, ne de erkek kardeşinin ve evlatlarının tekelindedir. Bütün aile bireyleri  razı olsalar da , Kur’ân olmayacaktır. Çünkü kadının saygınlığı ve onuru Allah’ın hakkı olarak ortaya koyulmuştur.
   Yüce Allah, kadını rikkat öğretmeni olsun, sevgi ve şefkat mesajı getirsin diye şefkat, merhamet ve sevgi sermayesiyle yaratmıştır. Bir toplum, bu rikkat ve şefkat dersini terk eder ve içgüdüleriyle şehevî arzularının peşine düşerse, batıda baş gösteren fesadın aynısına müptela olur.
     Bu nedenle kimse, ben hicabın olmasına veya olmamasına hoşnutluk gösterdim deme hakkına sahip değildir. Kur’ân-ı Kerim, yaptıklarından razı da olsalar, siz zina için gerekli ilahî haddi uygulayın demektedir.
 Demek ki kadının ismeti, Allah’ın kulları üzerindeki haklarındandır ve hiç kimsenin bu konuda söz hakkı da  yoktur. Mecburen bütün aile üyeleri, toplum üyeleri ve özellikle kadının kendisi ilahî emanetin eminidirler (yani kadının kendiside dâhil hiçbir ferdin hicap üzerinde söz hakkı yoktur). Kuran’a göre kadın, Allah’ın hakkının emanetçisidir. Yani Yüce Allah kendi hakkı olan bu makamı, bu hürmet ve onuru kadına vermiş ve şöyle buyurmuştur:"Benim hak­kımı emanet olarak sen koru."
    Kurân’ın egemen olduğu toplum, şefkat ve sevgi toplumudur. Bunun sırrı, toplumun yarısının kadın olması anne olması, şefkat ve merhamet öğretmenliğini üstlenmesindendir. Onlar annelerdir; istesek de istemesek de, bilsek de bilmesek de ailenin temelidirler, rafet ve rikkat dersi vermektedirler. Rafet ve rikkat, her meselenin çözümünde işe yarar.
Celal ve cemal aynasında kadın /Cevad Amuli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder