5 Ekim 2015 Pazartesi

ASUMAN





İçeride bir şarkı var; tınısı göğe bakıyor. Dışarıda korna sesleri, telefon zilleri, mağaza müzikleri ve türkülerin barları var. Seslerin hepsi yere bakıyor.

İçeride bir şarkı dinliyorum, asumana sesleniyor. Klipteki ihtiyar adam yağan yağmur altında göğe bakıyor. Yağmurda rahmet, adamın yüzünde ziya görüyorum. Bir damla yağmur yağınca şemsiyelerine sarılan bizlerin aksine adam, melekleri semada görmüş gibi bakıyor yağmura yani bizim hiç bak/a/madığımız gibi... Aklıma Zarifoğlu'nun “Gökyüzüne bakmayanların kalbi daha çabuk kirlenir.” cümlesi geliyor. Bizler... Kalbi kirliler... Bu yeryüzü cinnetinde inanılmaz bir dirayetle, ruhumuzun iyi halatlarına tutunarak, aklımızı şeytanların girdabından korumaya çalışıyoruz. Muvaffakiyetsizliğimiz ortada... 


Şarkının bir yerinde,: "ey asuman senin bulutundan akan yaşlar  artık deniz olmuyor" diyor; gamımız gamın değil... Neden olsun ki diyorum, neden? Bunca nefis hengâmesi içinde, âmâ kurtlar gibi birbirimize saldırıyorken asuman neden bizimle aynı gamı paylaşsın? Neden rahmete zahmet diyenlere merhamet göstersin ki? Artık ancak ve ancak vinçlerin kaldırabileceği günahlarımız var, en mübarek vakitlerde altında ezildiğimiz... Kasırgalar ihramlarımızı uçuruyor. Adem'den daha çıplağız artık. Ayıbımızı oteller mi örtsün?


Tüm insanlar gariptir ama bizim gibi değil diyor şarkı, garipliğimi garip görenlerin diyarından bakıyorum kendime. Ne kadar da gelişmemiş! Kriterlerim hepsinin en dibinde! Yine "hiç kimsenin kalbi bu kadar yalnız kalamaz" diyor şarkı, yetim bir çocuk badiyelerde nasıl kayboluyorsa öyle kayboluyor kalbim, yaşadığımızı sandığımız yüzyılın bu kesif ışıksızlığında. Kronometresi yok bu hüznün, lâkin bir kaç garip görüyorum benle aynı alemden, gülümsüyorlar... Kalbime mentol kokulu şelaleler akıyor.


Herkes, kaldır artık tüm aşk gamını yar ayrılığından diyor şarkı. Bana da zaman zaman söylüyorlar bunu. Hayat dön! Gerçeği gör, çık masallardan! diye... Kıyıya vurmuş bir denizanasına bakar gibi bakıyorum bu kelimelere. Bu cümleler de diyorum, en az denizanaları kadar eski ve fakat sevmek için dokunanı yakan... Rahman'a şükürler olsun ki dokunmadık omurgasızlara! Aşksızların sitemi, güneşe perde çekip, mum ışığında oturan adamlara benziyor. Gölgesi bile cılız!


İnsan, böyle bir şarkıyı dinleyip dua eder mi? Eder!


Ya Rahman! Asumanın gözyaşlarını denizler gibi düşür gözlerimize!

Ya Rahim! Kanlı kalplerimizi yağan her damla yağmurla yıka!
Ya Nur! Işıksızlığımıza....



Sevilay Meraler


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder