13 Mayıs 2015 Çarşamba

FERHUNDE

Kendini yutan bir yılan gibi yutuyoruz kendimizi, 
imanımız zehrimiz, imansızlığımız zehrimiz... sm


Sensizlik Rabbim, onulmaz bir yara gibi gelip oturdu şah damarımıza. O en yakın yolların gevherine, çiyanlar dadandı. Tiryakı olmayan dişlerin izleri kaldı kalbimizde. 

Mavisi fersiz bir deniz gibi baktık gökyüzüne. Kısır topraklarımıza, erdemler ektik. Meryem'in bedenine indirirken taşları, İsa'yı doğuran gerçeğe, nisyanı bürüdük.

Masum bir zübde ile yarattığın tinimiz, sensizleştikçe kabuk değiştirdi ve  her kabuğun yerini daha şirretli bir kabuk kapladı. Nurumuz vardı, narımızla devşirdik.

Derken yürüyecek yolumuz, akacak nehrimiz, tutunacak dalımız kalmadı. Seninle doymak varken kıtlıklarda kaldık. Önce birbirimizi yemeye kalkıştık ancak kalpler kaviydi ve birinin zehri diğerinin zehrini mağlup etti. Avımız kalmayınca, gövdemize dadandık. Kendimizi çiğnemeye başladık, kanata kanata, acıta acıta yedik ve yana yana sindirdik her bir parçamızı. 

Şimdi dişlerimiz, kalbimizin sınırına dayandı. 

........

Zarif bir dokunuşla yarattığın kadınlar vardı, 
Merhametsizlerin barınağında yetim
Gövdelerine kıygı mühürlenmiş, mazisi yitim...

Ferhunde bir yaşamı düşlerdi, imgesi kadim...

Ah... 
Ellerinde masal büyüten Havva...
Bunca çıyan içinde hangi kahramanı büyüteceğini sandın? 

Ah...
Kovuklara sürülen Rabia...
Bunca yezit içinde hangi gaybın kadını olabileceğini sandın?

Ah...
Tankların çarkında ezilen Rachel...
Bunca demir içinde hangi taşın acıtacağını sandın?

Kalbi narkozlular sarmış evreni hatunlar. Esrik bir ağızla konuşmaktalar. Mestur bir ifritin mekanıdır ruhları.

Şeytanın kurbanları mübarek taşların üzerine uzanmış, iblisin emrini beklemekte...

Kanınızı alın, muskalara sarın ve göğsünüze asın hatunlar. Sarın ki varlığınız, tiranların coğrafyasında yaşayabilsin.


Sevilay Meraler 















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder