Bedenlere yüklenmiş gibi görünse de adaletsiz ağırlıklar, ilahi adaletin terazisinde eşittir mutluluklar... s.m
Ayakkabı boyayan ufacık eller, yüzlerce kilo ağırlığı yüklenmiş
sırtlar, mağaza önünde oturmuş muhtaç gözler… Nereye gidersem gideyim, neye
bakarsam bakayım, eşitsizliğin bu soysuz yüzüyle karşılaşıyorum. Ne kadar
tanıdık, ne kadar acı ve ne kadar alışılmış bir manzara… Ne hazin…
Mevsim yaz, aylardan Temmuz, vakitlerden öğle idi. Durakta otobüs
beklerken gördüm onu. Yaşlıydı, çok yaşlı. Sırtında ağır bir yük vardı ve bu
yükü Zinciriye Mahalle’sine çıkan o dik yokuşlu merdivenlerden çıkarmaya çalışıyordu.
Merdivenleri çıktıkça inler gibi bir ses çıkarıyordu ve o sesi benden
başkası duymuyordu sanki. Oysa yardım edebilecek birçok kişi vardı ama kimse el
atmıyordu. Nedenini bilmiyorum ama taşımayı onun ‘işi’ gördükleri içindi
galiba… Sonuçta üniformaya benzeyen bir kıyafeti vardı hamalın ve bu üniforma
onun bu acısını meşrulaştırıyordu sanki. O, o yükle ezildi, ben, hiç bir şey
yapamamanın çaresizliğiyle… Yine de bu meşru acıyla yükünü yukarıya çıkarmayı
başardı hamal. Ne yapabilirdi ki… Arabi’ nin söylediği gibi ‘Kuşlar bile ekmeğe
uçuyordu.’ O da uçtu ekmeğe. Emekle, terle, çileyle…
O eşitsizliği yüklendi; ben, gözyaşını, adaletsizliğe sövgüyü ve bu
kısacık şiiri…
Bir kolan, bir ip,
bir küfe,
Bin nasır, bin
ağrı, bin yoksulluk,
Ve sırtında eşitsizlik artığı...
Yokuş yukarı çıkarken yılları,
Küfesine bedenini..
Kanına
terini..
Ruhuna
kederini yükler hamal..
Yine de
umursamaz..
Susar, taşır ve
yaşar..
Çünkü bilir,
Bedenlere yüklenmiş gibi görünse de adaletsiz
ağırlıklar,
İlahi adaletin terazisinde eşittir
mutluluklar...
-Sevilay Meraler-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder