8 Ekim 2013 Salı

HAMAL

Bedenlere yüklenmiş gibi görünse de adaletsiz ağırlıklar, ilahi adaletin terazisinde eşittir mutluluklar... s.m





Ayakkabı boyayan ufacık eller, yüzlerce kilo ağırlığı yüklenmiş sırtlar, mağaza önünde oturmuş muhtaç gözler… Nereye gidersem gideyim, neye bakarsam bakayım, eşitsizliğin bu soysuz yüzüyle karşılaşıyorum. Ne kadar tanıdık, ne kadar acı ve ne kadar alışılmış bir manzara… Ne hazin…

Mevsim yaz, aylardan Temmuz, vakitlerden öğle idi. Durakta otobüs beklerken gördüm onu. Yaşlıydı, çok yaşlı. Sırtında ağır bir yük vardı ve bu yükü Zinciriye Mahalle’sine çıkan o dik yokuşlu merdivenlerden çıkarmaya çalışıyordu. Merdivenleri çıktıkça inler gibi bir ses çıkarıyordu ve o sesi benden başkası duymuyordu sanki. Oysa yardım edebilecek birçok kişi vardı ama kimse el atmıyordu. Nedenini bilmiyorum ama taşımayı onun ‘işi’ gördükleri içindi galiba… Sonuçta üniformaya benzeyen bir kıyafeti vardı hamalın ve bu üniforma onun bu acısını meşrulaştırıyordu sanki. O, o yükle ezildi, ben, hiç bir şey yapamamanın çaresizliğiyle… Yine de bu meşru acıyla yükünü yukarıya çıkarmayı başardı hamal. Ne yapabilirdi ki… Arabi’ nin söylediği gibi ‘Kuşlar bile ekmeğe uçuyordu.’ O da uçtu ekmeğe. Emekle, terle, çileyle…

O eşitsizliği yüklendi; ben, gözyaşını, adaletsizliğe sövgüyü ve bu kısacık şiiri…

Bir kolan, bir ip, bir küfe,
Bin nasır, bin ağrı, bin yoksulluk, 


Ve sırtında eşitsizlik artığı...



Yokuş yukarı  çıkarken yılları,
Küfesine bedenini..
Kanına terini.. 
Ruhuna kederini yükler hamal.. 
Yine de umursamaz.. 
Susar, taşır ve yaşar.. 

Çünkü bilir,
Bedenlere yüklenmiş gibi görünse de adaletsiz ağırlıklar,
İlahi adaletin terazisinde eşittir mutluluklar...



-Sevilay Meraler-


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder