18 Kasım 2014 Salı

NÜANS

Sorma çocuk, bana sığ sorular sorma! Bir serçenin gölgesine sığar mı aşk?


Bazen dünyanın bütün cümleleri ceplerimden taşarken bazen de cebimde yarım hece bile bulamıyorum.
Senden bir kaç kelime dilensem mi çocuk?
Bak cümleler sarayına konmuş, sersem bir kuş gibi yazıyorsun...

Sevgiden söz ediyorsun mesela ... 
Sevmek ki suyun berraklığı, yağmurun sesi, toprağın kokusu, garibin bakışı... 
Sevmek ki imandan... Suyu, yağmuru, toprağı, garibi....

İmanını aşkla karmamışken, bu tufanlar ağır gelmiyor mu çocuk?

Elinde bir demet çiçekle, bir ülke uğruna kıtaları aşındırıyorsun.
Ayaklarına hiç mi acımıyorsun çocuk?
Bilmez misin ki bu dünya duvak takmış bir ceset!
Bunca yanılgı bu doğruluğuna çok değil mi?

Aklın karışmış çocuk, yeni bir yazgının arifesindesin galiba...
Hayatlar arasındasın ama kalbin kayıp.
Üzerine güneş doğmamış cümleler arıyorsun, mehtabın şavkından mahrum cümleler... 
Oysa "Gök kubbe altında söylenmiş söz kalmamıştır" demiş bir şair, okumadın mı hiç çocuk?

Kahırdan söz ediyorsun mesela...

Oysa Rahman mutluluğu ve acıyı kalp terazisinin kefelerine eşit ağırlıkta koymuş. 
Bu terazi dengesini hiç kaybetmeyecek gibi...
Griler de vardır çocuk!

İmandan söz ediyorsun...

Oysa O'nu bir kır çiçeğinde görebilmektir iman çocuk, O'nu bir kır çiçeğinde görebilmekte...
Görüyorsun değil mi?
Kafesteki mavi kuşu, tabaktaki kavunu, sarıya çalan rengiyle aklını çelen ayı... 

Hani bir duan vardı: Rabbim kalbimi beyazlara kurban et diye! 
Tefekkürün hangi izbelerde kayboldu?
Gül, eğlen, coş da...
Duanı kaybetme çocuk!

Bir çok şeyi biliyorsun ya çocuk! Bunu daha iyi bil! 
Kalplere ulaşan bir cümle kurmak, kalbin yollarını aşındırmakla mümkündür.
İnananla, inanıyormuş gibi görünen arasında arasında da bir nüans vardır.
O da aşktır çocuk!


Sevilay Meraler