15 Haziran 2014 Pazar

ASİMETRİ

Bismillah... Özgürlüğe...


Altından kelebekler düşlüyorum, misk kokulu dağlar, billur pınar başları... Ben iflah olmam! 
Özgürlüğün özü ne ise onu diliyorum Rabbimden, ben uslanmam!

Muhalif fidanlar ekiyorum insanların yüzüne, yani belamı arıyorum!

Bir şehir kuruyorum kendime, zebercetten yapılmış... Toprağı zaferan rengi, çadırları kuş kanadından... Yani mutsuzluğu çağırıyorum!

İki farklı şehirde yaşıyorum. Gerçeğin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama yaşadığım "gerçek şehir!!" şehrimden çok farklı. Buna diğer insanların gerçeğinde yaşadığım şehir de diyebilirim. Bir de kendi gerçeğim var tabiki!

Bu sevmediğim şehirde miadı kısa sürüyor her şeyin, yı/alanı çok, kaldırımları tatsız...

Çokça beton binaları, mağazaları, ışıkları var. Bir de platform topukları, fabrikasyon mamulü mimikleri, jestleri, tavırları...

Bir de her şey, çokça ayna/ılaşıyor. Bu şehirde paslanmış bir ayna olmak istiyorum!

Elektronik kaygılarsa yine ve yeni işletim sistemleriyle giderilmeye çalışılıyor. 
Bu şehirde arkeolojik bir kalıntı olmak istiyorum!

Yapay ağaçlarla dolu bir ormanda yaşıyor gibiyim anlayacağınız. Ne sevimli bir tırtılı görme heyecanı ne de bir yarasadan ürkme ihtimali var. Çiçekler bile sentetik bir kaygı taşıyor. Değil mi ya! Yaprakları kokmayan ağaçları neyleyim, rüzgarı giymeyen çiçekleri! Üzerine bastığım kuru yaprakların hışırtısı bile mekanik. Yapraklar, metal tarzda söylenmiş arabesk şarkılara benziyor.

Bu çokça kir içinde yaşamak da zor... Yani çok zor...

Oysa ben estetiğe, simetriğe, temizliğe ayarlanmış saat gibiyim. Simetriye ayarlanmış bir saat asimetriyi neden çevirsin ki? Çarkları hazmeder mi?

-Sevilay Meraler-